Konuşmak mı; Tepki Vermek mi?

Umut OFLAZOGLU
3 min readAug 26, 2020

Önceki yazılarımda kitap okumanın önemine ve bende değiştirdiklerine değinmiştim. Bu yazımda da takdir edersiniz ki bir kitaptan faydalanacağım.

Bir baş ucu kitabı olarak kullandığım Tongue Fu’nun her satırı o kadar kıymetli ki… Tongue Fu serisi yazılarımla yakında karşınızdayım; takipte kalın :)

Konuşmadan önce düşünmediğinizi daha önce düşünmüş müydünüz? Sokağa çıkıp 100 kişiye sorsanız, en az 90 kişi düşündüğünü, düşünerek konuştuğunu, düşünmeden bir adım atmadığını, düşüncenin önemli olduğunu, düşün… Diyerek devam ederken bile şu an sizler bu satırlarda yazdıklarımı düşünmek yerine hemen bir yargıya vardınız ve bu nasıl yazı ya, diye tepki gösterdiniz :) O zaman devam!

İlkel beyin, beyin arkası, ön lob, amigdala gibi terimlere girmeye hiç niyetim yok. Fakat şu var: Beynimiz önceki öğrendiklerimizden, hayatta kalma iç güdüsünden, kendini korumaya alma mecburiyetinden dolayı her konuşmada, her olayda, her konuda otomatik cevap üretmek ve en kısa yoldan durumdan kurtulmak istiyor. Ne demek istiyorum?

Bir örnek verelim: Arkadaşınız size bugün işte çok kötü bir gün geçirdiğinden ve yöneticisinin ona sürekli bağırdığından bahsediyor. Ne yaparsınız?

  • Hemen aklınıza tüm yöneticilerin aynı olduğu gelir ve başınızdan geçen örnek olayı anlatırsınız
  • Tavsiye verirsiniz, boşver yaa
  • Kafasına takmamasını söylersiniz
  • Onu tahrik eder ve işten çıkmaya varacak kadar sinirlenmesini sağlarsınız

gibi gibi gibi.. İşte bütüüün bu anlattıklarım tepki vermeye giriyor. Oysa ki kişinin ihtiyacı, anlaşılmak. Onun yerine kendimizi koyabildiğimizi, derdini çok iyi ifade edebildiğini, içini rahatça dökebileceğini ve yanında olduğumuzu hissettirmek asıl olaydır. Bu saydıklarım da düşünerek, anlayarak, etkili dinleyerek oluyor.

İletişim eksikliğindeki iki büyük faktör: Dinlememek ve düşünmemek. Dinlememek ile ilgili ayrıca yazacağım.

Peki nasıl yapacağız, nasıl bu konuda kendimizi daha iyiye götüreceğiz?

Cevap: Egzersiz yaparak!

Şimdiden itibaren her konuşmada, karşımızdaki lafını bitirdikten sonra 3 saniye bekleyip, olayı hazmedip, ne istediğini anlamaya çalışıp, daha etkili bir iletişim için; DÜŞÜNEREK cevap vereceğiz.

  • Ben olsam ne hissederdim?
  • Bu zorluğu nasıl aşabilir?
  • Ona nasıl yardımcı olabilirim?
  • Bu durum onun hayatını nasıl etkiliyor?
  • Nasıl davranırsam daha çözümcü yaklaşabilirim?

Ve buna benzer birçok soruya cevap aramak gerekiyor.

Bir halk otobüsündesiniz ve şoför size pandemi doalyısıyla artık yolcu alamayacağını söylüyor.

  • Tepki vermek: Bu nasıl olur, burada saatlerdir bekliyoruz. Sen kimsin beni almıyorsun, hadi gel binmemi engelle de görelim ve dahası.
  • Düşünmek: Dünyayı kasıp kavuran bu salgın ülkemizde de baş gösteriyor. Şoför beyin yapacağı bir şey yok ve sağlığımız için bu otobüse binmememiz gerekiyor. Ve sonra: Peki, bir sonraki otobüs ne zaman gelir? Veya “ Hassasiyetiniz için teşekkür ediyor ve sizi kutluyorum. Örnek bir davranıştı.”

Farkı görebildiniz değil mi?

Söylemesi kolay yapması zor mu? Evet. Yapması o kadar zor ki, çoğu kişi yapmıyor ve hatta çoğu kişi olayın, aradaki farkın farkında bile değil. Fakat siz neden yapmayasınız?

Kitabı okuduktan ve söylemlerimi düşünerek, hızlı tepkiler vermeden, ezberlenmiş kalıplarla dışa vurmadan davrandığımda ne değişti diye sorarsanız;

  • Çok daha mutluyum, çünkü insanlar sıkılmıyor
  • Çok daha pozitifim, çünkü ağzımdan rastgele kelimeler çıkmıyor
  • Çok daha rahatım, çünkü ne konuştuğumun farkındayım.

Sizler de bugünden tezi yok her konuşmadan önce 3 saniye egzersizlerine başlayabilirsiniz, Dinlemek ve Olumlama üzerine yazacaklarımla da birleştirince; iletişimcilik başlasın.

Sevgiyle, düşünerek kalın.

Umut Oflazoglu

--

--